Koronavirüsle birlikte değişen gündemimize “pandemi hastaneleri” kavramı da eklendi. Sağlık Bakanlığı’nın kararıyla gereken koşulları sağlayan hastaneler, devlet ya da özel fark etmeksizin pandemi hastanelerine dönüştürüldü. Bu kapsamda Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi de pandemi hastaneleri arasına girdi. Peki nedir bu pandemi hastaneleri? Hastaneler salgından sonra nasıl bir dönüşüm geçirdiler? Salgın sonrası sağlık sektörünü neler bekliyor? VKV (Vehbi Koç Vakfı) Sağlık Kuruluşları CEO’su Dr. Erhan Bulutcu yanıtladı.

Pandemi hastanesi olmayı belirleyen kriterler nelerdir?

Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan genelgeye göre enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji, göğüs hastalıkları, iç hastalıkları uzmanı doktorlarından en az ikisinin bulunduğu ve üçüncü seviye erişkin yoğun bakım yatağı bulunan hastaneler pandemi, yani salgın hastalıklarla mücadele hastanesi kabul ediliyor. Bu kapsamda Vehbi Koç Vakfı Sağlık Kuruluşları çatısı altında faaliyet gösteren Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi’nin pandemi hastanelerine dönüşmesiyle birlikte salgınla mücadelede hizmet vermeyi sürdürüyoruz.

Hastanelerinizde koronavirüs kapsamında ne gibi önlemler alındı?

Çalışma arkadaşlarımız ve misafirlerimizin güvenliği için Enfeksiyon Hastalıkları Komitesi ve klinik liderlerimizle oluşturduğumuz ortak kararlar doğrultusunda, tedbirlerimizi titizlikle uygulamaya aldık. Bu kararlarımızı Sağlık Bakanlığı’nın COVID-19 ile mücadele genelgelerine uygun şekilde bir aksiyon planı oluşturarak hayata geçirdik ve süreci tüm kuruluşlarımızda tek elden yönettik.

Hastane yöneticileri olarak sahada aktif olarak yer aldık ve hızlı bir şekilde tüm uygulamaları kontrol edip sahaya uygun şekilde revize ettik. Deneyim ofisimizle birlikte, süreci yakından takip ederek ve çalışma arkadaşlarımızın tavsiyelerini alarak olumsuzlukları en aza indirgemeye çalışıyoruz. Hastaneye giriş yapan tüm misafirlerimiz için triyaj alanları kurarak ateş sorgulamasıyla başlattığımız kontrole, kısa sürede termal kameraları da dâhil ettik. Ziyaretçi ve refakatçi kısıtlamasıyla birlikte asansör, kuaför, kafeterya gibi yüksek riskli ortak alan kullanımlarını tedbirler kapsamında yeniden düzenledik. Çalışma arkadaşlarımız için hijyen kuralları ve tedbirleri hakkında hızlı aksiyon alarak eğitim süreçlerini tamamladık. İlk vakaların ortaya çıkmasıyla beraber çalışma arkadaşlarımız için koruyucu maske, gözlük gibi kişisel koruyucu ekipman ve tek kullanımlık “scrub” uygulamasına geçtik. Koç Ailesi ve Koç Holding desteğiyle eve bulaş riski en yüksek olan ve hastayla en yakın temas hâlinde olan çalışma arkadaşlarımız için Divan Grubu otellerinde konaklama hizmeti uygulaması başlatıldı. Diğer hastane sağlık çalışanlarının yanı sıra bizim de yaklaşık 170 sağlık çalışanımızın Divan İstanbul ve Divan City otellerine yerleşimi sağlandı. Riskli ve hasta bakımında primer rol alan çalışanların ulaşımı için her iki hastaneye, Koç Topluluğu desteğiyle 50’şer adet binek otomobil tahsil edilerek hasta ile en yakın temasta olan 400 çalışma arkadaşımızın ulaşımını üstlendik, ayrıca tüm çalışma arkadaşlarımıza belli bölgelerden servis imkanı sağladık. Toplu taşıma kullanmak zorunda olan çalışma arkadaşlarımıza, virüsün damlacık yoluyla bulaşmasını engelleyen boyunluklar ve kişisel koruyucu ekipman dağıttık. İdari çalışanlara evden çalışma düzeniyle ilgili her türlü teknolojik imkânı sağlayarak, uzaktan çalışma düzenine geçtik. Düzenli olarak tamimler yayınlayarak ortak yönergelerin uygulanmasını ve çalışma arkadaşlarımızın motivasyonlarını yüksek tutmayı amaçladık. Çalışma arkadaşlarımıza, hastalandıkları takdirde hastanelerimizde tüm imkânlar dâhilinde tedavi altına alınacaklarının teminatını verdik. Başhekimliklerin uygun gördüğü risk gruplarına göre çalışma arkadaşlarımıza düzenli testler yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Bizim en önemli kaynağımız, insan kaynağı… Tüm çalışanlarımızın sağlıklı ve güvenli bir şekilde çalışması, bu süreçte en önem verdiğimiz unsurların başında geliyor.

Koronavirüs yönetiminde sağlık sistemimizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Sağlık sistemimizde değişmesi gereken noktalar var mı? Bunlar nelerdir? Salgın sürecinde farklı ülkeler farklı deneyimler yaşadı. Bazı ülkeler büyük kayıplar verirken bazıları hastanelerdeki süreci daha iyi yönetebilme şansına sahip oldu. Sizce bunun arkasındaki nedenler neler?

Bu süreçte, Türkiye’nin sağlık altyapısının ne kadar güçlü olduğunu hep beraber gördük. Kişisel görüşüm Amerika, İngiltere ve Avrupa’dan daha başarılı olduk. Empatiyle hareket ederek, toplumun ihtiyacı olan her kesimine hızlı müdahale edip ilaçlarını sağlayarak sosyal devlet yapısına sahip İsveç gibi İskandinav ülkelerinden de daha başarılı olduk. 100 bin kişi başına düşen doktor ve hemşire sayımız Avrupa’ya göre daha az olmasına rağmen sağlık ordumuz hızlı, planlı ve özverili çalışmasıyla bu açığı kapattı. Ayrıca Bakanlık ve Bilim Kurulu planlarını kamu ve üniversite hastanelerine ve özel hastanelere gerekirse 2-3 günde bile tedavi planını değiştirerek tek elden hızlıca uygulattı. Yatak kapasitemiz yeterli olduğu için testi negatif ancak tomografide pozitif olan bütün vakalar hastaneye yatırıldı. Uygulanacak olan tüm ilaçlar belliydi ve hepsi de Sağlık Bakanlığı tarafından sağlanmıştı. Yoğun bakım ve ventilatör sayımız Avrupa’nın üzerinde ve kişi başına düşen tomografi sayımız özellikle İstanbul’da Avrupa’dan fazlaydı. Bütün bunların refleksleri hızlı bir tedavi müdahalesiyle erken dönemde uygulanması, ölüm oranlarının da çok düşük seyretmesini sağladı. Genç nüfus oranımızın fazla olması ayrı bir şanstı. Devletin maske, dezenfektan, ventilatör üretimi için özel sektörle birlikte hareket etmesi halka güven verdi. Filyasyon dediğimiz kaynağın bulunması için gerçekleştirilen iz sürme çalışmasında büyük bir ekiple çalışılması başarı getirdi. Tüm bunların sonucunda COVID-19 dünya krizinde ülkemiz şu ana kadar başarılı bir sınav verdi.

Sizce koronavirüsle birlikte salgın hastalıkların tedavisi ve onlara yönelik önlemler bundan sonra sürekli olarak hastanelerin gündeminde mi olacak? Koronavirüs riski azaldığında ya da ortadan kalktığında sağlık sektörünü neler bekliyor?

Salgın hastalıklarla planlama ve mücadele, toplumlarda modern tıbbın başlangıcından itibaren hep vardır. Veba, kızamık, verem, İspanyol gribi yani influenza vb. onlarca hastalık bu sayede ortadan kaldırıldı ya da tehdit azaldı. Korona, pandemi haline gelip tüm dünyanın sorunu olunca farkındalık oluştu. Bu hastalık da sürekli mutasyona uğrayan grip, yani influenza gibi hep hayatımızda olacak. Aşının ve tedavi edici ilaçların bulunması ile gündemden düşecek ancak işin doğası gereği yeni bulaşıcı hastalıklar gündeme gelecek.

Bundan sonraki salgın hastalıklar için sağlık sektöründe bir değişiklik olacak mı? Yeni birimler ya da uzmanlık alanları oluşacak mı?

Burada önemli olan toplum sağlığına yapılan yatırımlar olacak. Koruyucu hekimlik ön plana çıkacak. Dünya değişecek, en azından sağlık sistemleri sorgulanacak. Amerika’da anne bebek ölüm hızının Türkiye’den yüksek olduğunu, sadece parası olana hizmet verildiğini biliyoruz. Belki kişi başına düşen sağlık harcamaları, ülkelerin silah sektörüne ayırdıkları harcamaların çok altında… Bence bunlar sorgulanacak, ülkeler önlemler alacak, dijital tıbba yönelim artacak.

“Dijital tıp” kavramını biraz anlatır mısınız? Bu tanım neyi ifade ediyor ve VKV Sağlık Kurumları olarak dijital tıp ile ilgili herhangi bir çalışma yapıyor musunuz?

Gelecekte hastaneler arasında fark yaratacak olan, hastanenin ve sağlık personelinin dijitalleşme sürecini tamamlaması olacak. Artan yaşlı nüfusu, kronik hastalıkları ve bu pandemi sürecinde gözlemlediğimiz gibi hastaları hastane dışında tedavi ve takip edebilmemizi gerektirecek. Giyilebilir sağlık teknolojileri ve teletıp, tam olarak bu noktada devreye girerek hastanın evden monitörizasyonu ve mobil sağlık ekipleriyle, durumu daha kritik olan hastalara hastanelerin daha hızlı hizmet verebilmesini sağlayacak. Bu anlamda Vehbi Koç Vakfı Sağlık Kuruluşları’nda Dijital Dönüşüm Ofisi kapsamında çeşitli uygulamalar hayata geçirdik ve yeni çözümler üretmeye devam ediyoruz. Örneğin hastaların sağlık kayıtlarına anlık ve dijital ortamdan ulaşabilmesi, sağlık süreçlerine daha hâkim ve katılımcı olabilmeleri adına “Koç Healthcare” mobil uygulamasını geliştirdik. Hastalarımızla dijital platformlar aracılığıyla bağlantı kurabilmek dijital dönüşümün ilk aşaması oldu. Geliştirdiğimiz “Koç e-Sağlık” online hizmetimizi karantina döneminde hızla hayata geçirdik. Böylece hastalarımız hastanelerimize gelmeden ilgili doktorla online görüşme yapma fırsatı yakaladı. Bunların yanı sıra dijital tıp alanında, hastalarımızın dijital ortamda günlük olarak uyku, ruh hâli, iştah, fiziksel hareket gibi parametrelerini değerlendirecek ve aldıkları ilaçlara göre bu parametrelerin nasıl değiştiğini inceleyecek bir yazılım üzerine çalışıyoruz. Mobil akut tedavi ekiplerimizle, dijital olarak takip edeceğimiz parametrelere göre hastaların taburcu edilme sonrası bakım, diyet, mindfulness, rehabilitasyon ve egzersiz gibi ihtiyaçlarını hızlı bir şekilde evde çözmeyi planlıyoruz.

Gelecekte benzer salgınlara karşı hazırlıklı olmak için bu dönemden sağlık sektörü olarak ne gibi dersler çıkarmalıyız?

Ülke olarak salgın ve deprem gibi toplum sağlığını tehdit eden olaylara dijitalleşmeden de yararlanarak daha planlı yaklaşıldığı, görev ve sorumlukların belli olduğu, belediyeler ve sivil toplum örgütleriyle iş birliğinin yapıldığı, mahalle sorumlularına kadar belli olan bir sistem için hazırlık ve yatırımlar yapmalıyız.

Günlerce ara vermeden çalışan ve hastalığı bulaştırma korkusuyla evlerine gidemeyen sağlıkçılar fiziksel olduğu kadar psikolojik anlamda da yıpranıyor. Psikolojik olarak herhangi bir destek alabiliyorlar mı?

2017 yılında “İyileştir Kendini” şiarıyla hastalarımızın yanı sıra çalışanlarımızın fiziksel, zihinsel ve ruhsal sağlıklarına katkıda bulunacak nitelikteki bütünsel yaklaşımları benimseyen “Code Lotus” projesini başlatmıştık. Pandemi sürecinde “Code Lotus Mindfulness Merkezi”miz muazzam bir performans göstererek yoğun stres altındaki çalışma arkadaşlarımıza yönelik tasarlanmış özel programlarla düzenli olarak online eğitimler verdi ve vermeye devam ediyor. Nefes egzersizleri, meditasyonlar ve farkındalık çalışmalarıyla arkadaşlarımızın huzurlu, mutlu ve güvende hissetmelerine destek olmaya gayret ediyoruz.

Bu röportaj, Koç Holding kurumsal dergisi Bizden Haberler’in Mayıs 2020 / 483. sayısında yayınlanmıştır.