Koç Üniversitesi’ndeki eğitimine 2018 yılında Mezun Sınıfları Bağış Kampanyası ile Anadolu Bursiyeri olarak başlayan Aytaç Mercan, aynı zamanda Amerikan Futbolu Türkiye milli takımı oyuncusu. Eskişehir’de okuduğu liseden çıkan ilk Anadolu Bursiyeri olan Aytaç, daha sonraki dönemlerde kendi lisesinden programa başvuran öğrencilere bir nevi öncülük etmiş

Bize kendinden bahsedebilir misin?

Eskişehir doğumluyum ve Koç Üniversitesi’ne Anadolu Bursiyeri Programı sayesinde 2018 yılında 2000 Sınıfı Mezunları Bursiyeri olarak başladım. Medya ve Görsel Sanatlar bölümüyle birlikte Psikoloji okurken Arkeoloji ve Sanat Tarihi ile yan dal yapıyorum. Bununla birlikte 11 yıldır Amerikan futbolu oynuyorum; geçtiğimiz yıl da milli takıma seçilerek milli sporcu oldum.

Anadolu Bursiyerleri Programı ile nasıl tanıştın?

Anadolu Bursiyerliği Programı’yla tanışmam tamamen bir tesadüf sonucu oldu. Bir gün lisemde koridorda yürürken bazı afişlerin panodan düştüğünü gördüm ve onları tekrar asmak için yerden alırken birinde Koç Üniversitesi logosunu gördüm. Hemen afişi okudum ve böylece Anadolu Bursiyerleri Programı’ndan haberdar oldum. İlk işim internete girip bu programı araştırmak ve ardından da başvurmak oldu. Okulumdan Anadolu Bursiyeri olarak ilk defa ben seçildim ve benden sonra birçok alt dönemim programa başvuru yaptı ve seçildi. Böyle bir şeye öncülük ettiğim için çok mutluyum.

Anadolu Bursiyeri olarak Koç Üniversitesi’ne kabul aldığında ve seni destekleyen bağışçı mezunlarla tanıştığın zaman neler hissettin?

Anadolu Bursiyeri olarak seçildiğimi mülakatlardan sonraki gün öğrendim ve İstanbul alan kodlu bir numaranın aradığını görünce caddenin ortasında kalakaldım. Telefonda biri programa kabul edildiğimi söylemişti ve sonrasını heyecandan dinleyemedim bile! Buna benzer bir diğer mutluluğu da mezunlar lokalinde yaptığımız ilk buluşmada yaşadım. Her dönemden mezunun bulunduğu etkinlikte 2000 Sınıfı Mezunlarının bursiyeri olduğumu öğrendiğimde çok mutlu olmuştum. Mezunlardan dinlediğim hikâyeler, bana aktardıkları tecrübeler gerçekten hiçbir yerde ya da derste öğrenilemeyecek şeylerdi.

Koç Üniversitesi hayatında neler değiştirdi? Öğrencilik yılların nasıl geçiyor?

Koç Üniversitesi öncelikle çevremi, yaşadığım yeri ve şartları değiştirdi. Eskişehir gibi küçük bir yerden gelen biri için kafamı yukarı kaldırıp bakmamı sağladı. İstanbul’a ilk geldiğimde fark ettim ki bu şehirde hayat yalnızca göz hizamda değil, yukarıda yüksek binaların üst katlarında da yaşanıyor. Bu bile vizyonumun ne kadar değiştiğinin basit bir örneği. Öğrencilik hayatım derslerimi ve sosyal hayatımı dengelemek üzerine geçiyor. Bazen sosyal hayatım daha ağır bassa da akademik hayatımı dengede tutmaya çalışmak da bana bir o kadar çok şey katıyor. Öğrencilik günlerim İstanbul’u gezip tanıyarak, bol bol antrenman yaparak ve yeni tecrübeler edinerek geçiyor. Haftanın altı gününü antrenmanda geçiriyorum, çocukluğumdan beri hayalini kurduğum milli takıma alındıktan sonra ay yıldızlı formanın hakkını vermem gerekiyor. En yakın arkadaş grubum yine kendi takımımdan. Şu anda da Erasmus Programı kapsamında Almanya’nın Mannheim kentindeyim. İlk defa yalnız yaşamayı, başka bir ülkede hayatta kalmayı deneyimliyorum. Bununla beraber burada da Amerikan futbolunu ihmal etmiyorum. Şu an Almanya’da oynadığım ligde en çok koşu yapan oyuncu olarak zirvedeyim.

KoçRams’in bir sporcusu olarak milli takıma kadar yükseldin. Milli heyecanı deneyimlemek nasıldı? Bize davet aldığın andan bahsedebilir misin?

12 yaşımdan beri yaptığım bu sporda hep hayalini kurduğum üç şey vardı. Birincisi Türkiye şampiyonu olup şampiyonluk yüzüğü almak. İkincisi Avrupa’da yabancı takımlara karşı oynamak ve üçüncüsü de milli takıma girmekti. Daha üçüncü yılımda Koç Üniversitesi’nde bu hayallerimin hepsi bir bir gerçek oldu! Milli takım heyecanı gerçekten hayatımdaki en farklı tecrübelerden biriydi. Çünkü hep hobi olarak yaptığım aktivite artık bu çerçeveden çıkmıştı. İlk milli takım kampı bir hafta sürdü ve yalnızca antrenman yapıp rakibimiz Macaristan’a hazırlandık. Türkiye’nin en iyi atletlerinden biri olarak oraya çağrılmak ve diğer en iyi atletlerle birlikte forma yarışı vermek hem zihinsel hem de fiziksel olarak beni çok ileriye götürdü. Davet aldığım gün telefonda ne konuştuğumuzu halen hatırlamıyorum. Bir Koç Üniversitesi mezunu olan milli takım antrenörü Emir Can Kefeli’den ilk telefon aldığımda saat oldukça geçti. Kendisi benim de antrenörüm olduğu için benden takımla ilgili bir ricada bulunacağını zannetmiştim ama “kamp tarihi” ve “milli takım” gibi kelimeler kullanınca onu sevinçten dinleyemedim ve ne dediyse “evet Koç” diyerek onayladım. Hemen beş dakika sonrasında beni tekrar aradı ve konuştuklarımızın üzerinden geçti.

Başarılı bir öğrenci ve başarılı bir sporcusun. Gelecekteki hedeflerin neler?

Gelecekteki hedefim insanların hayatlarına yön verebilecek, onlara ilham olup yardımcı olabilecek bir konumda olmak. Mesleğim konusunda halen kararsızım ama zaten okul ve stajlar bunun için var. Şu anda kendimi büyük bir okyanusun içinde görüyorum. Aldığım dersler, yaptığım stajlar ve edindiğim deneyimler de bu okyanustaki adalar. Bu okyanus içinde yüzerken en beğendiğim yere demir atıp orada kalmayı planlıyorum. Hayatımdan da sporu eksik etmemeye kararlıyım çünkü var olan birçok sosyal, bilişsel ve fiziksel becerimi spora borçluyum.

Son olarak mezunlarımıza iletmek istediğin bir not var mı?

Mezunlarımıza bana bu imkânı verdikleri için çok teşekkür ediyorum. Tüm mezunlara bize bıraktıkları bu güzel okul kültürü ve kampüs ortamı için çok teşekkür ederim. Takımım çerçevesinde takım kaptanı olarak, bu yıl kazandığımız Üniversiteler Ligi Şampiyonluğu’nu tüm mezunlarımıza ve kaybettiğimiz takım arkadaşımız, abimiz Yasin Görkem Yazıcı’ya armağan ediyorum.