2015 girişli Tıp Fakültesi öğrencimiz Amerikan Hastanesi Bursiyeri Şevval Karadağ, Koç Üniversitesi’ne girdikten sonra hayatının nasıl değiştiğini ve sosyal girişimi Fortuna’da kullandığı metodoloji sayesinde MIT ile Harvard Tıp Fakültesi’nin dünyada sadece 70 kişinin seçildiği Sağlık İnovasyonu ve Sağlık Girişimciliği Programı’na Türkiye’den katılabilen tek girişimci olmasının hikayesini anlatıyor.
Anadolu Bursiyerleri Programı öğrencilerimizden biri olarak kendini bağışçılarımıza kısaca tanıtır mısın? 

Adıyaman’dan Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni Anadolu Bursiyeri olarak kazandım. Şu anda Koç Üniversitesi Hastanesi’nde stajyer doktorum. Yeni şeyler denemeyi, yeni insanlarla tanışmayı, problemlere farklı çözümler getirmeyi seviyorum. İçimde büyük değişimler yaratmaya dair büyük bir heyecan var, bu değişimi özgün bir şekilde yapmak istiyorum.

Anadolu Bursiyerleri Programı’ndan nasıl haberdar oldun?

Her zaman üniversite hayatım için çok heyecanlıydım, daha ortaokuldayken internetten tıp fakültelerini araştırırdım. Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin tanıtım videosunu gördüğümde çok etkilendim; o zaman bu okulu istediğime karar verdim. Lise sona gelip üniversite sınavına hazırlandığımda Koç Üniversitesi’ni tekrar araştırmaya başladım. Tıp Fakültesi tam burslu kontenjanının taban sıralaması 97’ydi ve benim başvuracağım sene yükseleceği konuşuluyordu. Ne yapabilirim, diye düşünürken Koç Üniversitesi’ndeki burs fırsatlarını araştırmaya başladım. Başvuru süresinin bitmesine iki gün kala Anadolu Bursiyerleri Programı’nı buldum, hemen gerekli belgeleri hazırlayıp gönderdim. Programla tanışınca ilk düşündüğüm şey şu oldu: “Bu program sanki benim için yapılmış.” Çünkü eğitimdeki fırsatların her yerde eşit olmadığından ve Anadolu gençlerinin potansiyelinden bahsediyordu. Ne kadar çok çalışsam da büyükşehirlerdeki maddi ve manevi olanaklar bende yoktu.

Koç Üniversitesi’nde okumasaydın hayatın nasıl olurdu?

Bunu düşünmek çok zor. Şu anda Koç Üniversitesi’nde okumakla ilgili kurduğum hayallerin çok daha fazlasını yaşıyorum. Detaylarıyla nasıl bir hayatım olurdu anlatamam ama bir şeyi çok net söyleyebilirim, kendi hayallerimi özgürce yaşayamazdım, ne kadar uğraşsam da başkalarını memnun etmek için yaşardım.

Koç Üniversitesi’nde okumaya başladıktan sonra hayatında neler değişti?

Hayata karşı duruşum ve bakış açım çok değişti. Üniversiteye ilk başladığımda tamamlamam gereken Üniversite Uyum Programı (UNIV101) dahilinde farklı branşlardan gelen konuşmacıları belli sayıya kadar dinlememiz gerekiyor. Bu vesileyle gittiğim konuşmacılardan biri bir hayal defteri tutmamızı, bir deftere sanki yazdığımız her şey gerçek olabilirmiş gibi sınırsızca yazmamızı tavsiye etmişti. Yazdığım hayallerin çoğu gerçek oldu. Mesela üniversiteye başlamadan önce yurtdışına gitmemiştim, hayallerimden biri Avrupa’nın ve ABD’nin en iyi üniversitelerinde tıp veya girişimcilik alanlarında eğitim almaktı. Yazarken, “Bunu 30 yaşından önce yapamam herhalde.” diye düşünmüştüm. Üç senede MIT Sloan Management School, Harvard Medical School, Stanford d.school, Berkeley Haas School of Business, IE University gibi okullarda kısa süreli eğitim programlarına başvurup seçildim. Bazılarında Türkiye’den seçilen tek kişi oldum, bu okullarda ülkemi ve fakültemi temsil etmekten gurur duydum. Hayallerin gerçekleşmek için var olduklarını anladım. Bütün bu programlar için araştırma yapma, mektup yazma ve referans verme konusunu Koç Üniversitesi’nde öğrendim. Bu okul gerçekten fırsatlar diyarı… Fark ettiğim diğer konu ise herkesin değişim yaratabileceği oldu. Yaptığım projelerde birçok defa, ”Senin gibi birini görmedik.”, “Bunu daha önce talep eden olmadı.”, “Bu konu daha önce hiç konuşulmadı.”, “Daha önce böyle bir şey yapmadık.” cümlelerini duydum. Anladım ki yaptığın işe olan sevgin ve tutkun, gençlik enerjisi, araştırmacı ve meraklı ruh, yeniliklere duyulan heyecanla birçok ilk gerçekleşiyor ve değişimin kapısı açılıyor.

Bir sosyal girişimin olduğunu biliyoruz. Biraz bahseder misin bize bu girişimden?

Girişimim Fortuna İyileştirici İnovasyonlar’la sağlık hizmetinde yer alan paydaşlara inovatif çözüm üretme ve hasta deneyimini iyileştirme hizmeti veriyoruz. Dokuz kişilik bir ekibiz ve 14 kişiden oluşan bir danışma kurulumuz var. Danışma kurulumuz multidisipliner; genel cerrah, enfeksiyon hastalıkları uzmanı, psikiyatrist de var; sosyal sorumluluk uzmanı, girişimci, melek yatırımcı, mühendis, sanatçı da var. Çözüm üretmek için kullandığımız Nem-Root adında bir metodoloji var. Nem-Root’u doktorların hastalara tanı koyma ve tedavi geliştirme algoritmasından ilham alarak tasarladım. Bu algoritmanın sağlık hizmetlerindeki sorunları iyileştirmek için de kullanılabileceğini fark ettim. Aynı zamanda doktorlara tanıdık bir metodoloji olduğu için onlarla işbirliği yapmayı ve işimizi aktarmayı kolaylaştırdığını gördüm. Nem-Root yöntemini kullanarak şu ana kadar üç kurumla işbirliği yaptık. Nem-Root metodolojisi sayesinde az önce bahsettiğim MIT ve Harvard Tıp Fakültesi’nin dünyada sadece 70 kişi seçtiği ve 40’tan fazla ülkeden başvuru aldığı Sağlık İnovasyonu ve Sağlık Girişimciliği Programı’na seçildim. Türkiye’den seçilen tek girişimci oldum, programdaki en genç kişiydim.

Girişiminin adı nereden geliyor?

Fortuna, memleketim Adıyaman’da bulunan Nemrut Dağı’ndaki şifa ve şans tanrıçası, Nem-Root ise kökten değişimi temsilen Nemrut Dağı’ndan geliyor. Girişimciliğin en güzel yanı yaptığınız işe kimliğinizi özgürce katabilmeniz.

Bu girişimle beraber Tıp Fakültesi’nde okumak zor olmuyor mu?

Tıp başlı başına çok yoğun bir eğitim ve kariyer, girişimcilik de öyle. Bana göre işlerin zorluğu veya yoğunluğundan ziyade işlere duyulan heyecan çok önemli. Koç Üniversitesi Hastanesi’ne severek gidiyorum, bazen hafta sonları bile orada oluyorum. Hastanedeki ortamı, işi ve insanları seviyorum. Girişimcilik ise ruhumun bir parçası; bir girişim kurmasaydım içimdeki bu heyecanla ve tutkuyla doktor olarak da denemediğim şeyi bırakmazdım. Dolayısıyla çok sevdiğim için ikisini de yapmanın yollarını buluyorum.

Anadolu Bursiyeri arkadaşın Fatma Yıldırım’ın da olduğu bir grupla katıldığınız yarışmada projenizi Yale Üniversitesi’nde Global Sağlık İnovasyonu Konferansı’nda sunma hakkı kazandınız. Projenizi anlatır mısın bize?

Projemiz, Fortuna’nın projelerine çok benziyor. Girişimcilik yöntemlerini kullanarak Koç Üniversitesi Hastanesi’nin Acil Servisi’nde çalışan sağlık profesyonellerini gözlemledik ve üstüne çözüm geliştirme atölyesi yaptık. Çıktıları Acil Şefi’yle paylaştık. Anadolu Bursiyerleri olarak bize duyulan güvenin ve verilen fırsatların farkındayız, bunun karşılığını üretmek istiyoruz. Fatma’yla çalışmak bu nedenlerle zevkliydi, birlikte başarma hissi de çok güzel.

Bundan sonrası için neler hayal ediyorsun?

Her geçen gün bir hayal daha ekliyorum deftere. Ana hatlarıyla işimden, arkadaşlarımdan, ilişkimden kısacası hayattan keyif almak istiyorum. Mezun olana kadar girişimimle örnek projelere imza atmak ve birçok insanın hayatına dokunmak istiyorum. Mezun olduktan sonra da benzer hayallere ve vizyona sahip bir kurumla kalıcı ortaklık yaparak hem doktorluğa hem girişimciliğe devam etmek istiyorum.

İleride Anadolu Bursiyerleri Programı’na destek olmak hayallerin arasında yer alıyor mu?

Kesinlikle! Bağışçım bir karar vererek hayatımı baştan sona değiştirdi. Benim değişimim başkalarını, başkalarının değişimi daha başkalarını etkiledi. Böylece çığ gibi büyüyen bir iyilik değişimi oluyor. Ben de ileride en az bir kişinin hayatına bağışçı olarak katkıda bulunmak istiyorum.

Anadolu Bursiyerleri Programı’nın bağışçılarına bir mesajın var mı?

Çevremizdeki insanlar bile bize inanmazken benim gibi, hayalleri olan ama ne yapacağını bilemeyen gençleri bulduğunuz, bize inandığınız ve fırsat tanıdığınız için çok teşekkürler.